Orta Doğu’da Arap Ulusal Hareketleri ve Bağımsızlık Mücadelesi

Orta Doğu’da bugünkü siyasi haritaların şekillenmesinde, Arap ulusal hareketleri ve bağımsızlık mücadeleleri büyük rol oynamıştır. İlk Arap ayaklanmaları Osmanlı İmparatorluğu’na karşı gerçekleşmiştir. Siyasi haritaların çizilmesi ve bölgedeki Arap devletlerinin şekillenmesi için yapılan 1916 Sykes-Picot Antlaşması büyük tartışmalara neden olmuştur. Filistin toprakları ve Balfour Deklarasyonu da bölgede yaşanan karmaşık durumlardan sadece birkaçıdır. Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn ve diğer Arap devletlerinin şekillenmesi de uzun süren bir bağımsızlık mücadelesinin sonucudur.

Orta Doğu tarihindeki bu hareketler, bölgenin siyasi, ekonomik ve toplumsal yapılarını şekillendirmiştir ve günümüze kadar etkisini sürdürmektedir.

  • Arap ayaklanmaları
  • Sykes-Picot Antlaşması
  • Balfour Deklarasyonu
  • Filistin Mandası
  • Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn’in kuruluşları

Bu olaylar, Orta Doğu’da yaşayan halkların kendi ülkelerini yönetme konusundaki isteklerinin bir sonucudur ve bölgesel siyasi yapıların bu isteği kabul etmek zorunda kalması sonucunu doğurmuştur.

İlk Arap Ayaklanmaları

Orta Doğu’da Arap ulusal hareketleri ve bağımsızlık mücadelesi tarihine bakacak olursak, bölgede gerçekleştirilen ilk ayaklanmalar Osmanlı İmparatorluğu’na karşı gerçekleştirildi. Bağımsızlık hareketine öncülük eden liderler arasında Arap milliyetçisi İngiliz subayı T.E. Lawrence yer alıyordu. Lawrence, Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap ve İngiliz topraklarını topluca ele geçirmeye çalışmasına karşı Araplara destek veriyordu.

Ayrıca Arap milliyetçisi Şerif Hüseyin, 1916’da Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklanmıştı. Hareketin başarılı olmasının ardından Şerif Hüseyin, Araplar arasındaki güç çekişmeleri nedeniyle liderliği kaybetti. Bununla birlikte, Arap milliyetçiliği ilk kez yükselişe geçti ve bölgedeki bağımsızlık mücadelesinin temelleri atıldı.

1916 Sykes-Picot Antlaşması

1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot antlaşması, Orta Doğu’nun siyasi haritasının çizilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu antlaşma ile bölgedeki Arap devletleri belirlenmiş ve küçük bir grup yönetici sınıfının yönetimindeki siyasi birimler şekillendirilmiştir. Antlaşmanın sonucu olarak Osmanlı İmparatorluğu’na ait olan bölge, İngiltere ve Fransa arasında paylaşılmıştır. Bu paylaşımın sonucu olarak Ortadoğu’nun ülkeleri, sınırları ve yönetimi belirlenmiştir. Ancak, bu kararlar bölgedeki Arap devletleri tarafından kabul görülmemiş ve bağımsızlık mücadeleleri sürdürülmüştür.

Balfour Deklarasyonu

Balfour Deklarasyonu, İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour tarafından 1917 yılında yazılmış bir mektuptur. İngiliz hükümetinin Filistin topraklarına yerleşen Siyonist Yahudi gruplarını destekleyeceği fikrini ortaya koyan mektup, Siyonistlerin Filistin’de bir Yahudi devleti kurma hayallerinin önünü açmıştır.

Balfour Deklarasyonu, bölgenin Arap nüfusunun ve liderlerinin büyük tepkisini çekmiştir. Bu deklarasyon, Filistin topraklarındaki siyasi gerilime ve ilerleyen yıllarda İsrail-Filistin çatışmalarına neden olmuştur.

Filistin Mandası

Britanya, Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin topraklarını ele geçirdi. 1917’de Balfour Deklarasyonu ile Filistin topraklarının musevilerin milli yurdu olması düşüncesi ortaya atıldı. Britanya, 1920’de Filistin topraklarını yönetme görevini Mandat sistemiyle üstlendi. Ancak bu durum, bölgedeki Arap nüfusunun tepkisine neden oldu. Filistin’deki Araplar, Yahudilerin Filistin’e göç etmesi ve toprağı satın alması nedeniyle topraklarından mahrum kaldılar. 1936-1939 yılları arasında gerçekleşen Arap İsyanı, bölgedeki Arap milliyetçiliğinin yükselişine neden oldu ve Filistin sorunu bölgedeki siyasi gerginliği artırdı.

Meşrutiyet Dönemi

Meşrutiyet Dönemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun oluşum dönemleri arasında gerçekleşen bir değişim sürecidir. 1908 yılında gerçekleştirilen ve genellikle İkinci Meşrutiyet olarak adlandırılan bu hareket, ülkenin farklı coğrafi bölgelerinde yaşayan tüm vatandaşların eşit bir şekilde yönetilmesini hedeflemekteydi. Ancak Araplar, Osmanlı Devleti’nin kendilerine ayrıcalık tanımadığını düşündükleri için bu harekete tepki gösterdiler. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan Arapların dil ve kültürlerine saygı duyulmaması da tepkilere neden oldu. Bu nedenle, Araplar da kendi ulusal hareketlerini oluşturarak, bağımsızlık mücadelesi verme kararı aldılar.

Arabistan’daki İlk Devletler

Arabistan’daki ilk devletler, 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması sonrasında doğdu. Bölgenin en büyük devletlerinden biri olan Suudi Arabistan, 1932 yılında resmen kuruldu. Katar ve Bahreyn gibi diğer Arap devletleri ise, İngilizlerin bölgedeki sömürgeci politikaları sonrasında bağımsızlıklarını kazandılar.

Arabistan’ın diğer bölgelerinde yer alan devletler ise, özellikle petrol ihracatının ana akım haline gelmesi sonrasında büyük ekonomik ilerleme kaydetti. Bölgenin ekonomik gücü, bölgedeki diğer ülkeler tarafından da takdirle karşılandı ve bölgesel bir lider konumuna yükselmesini sağladı.

Bölgedeki bu gelişmelerde, yerel liderlerin öncü rol oynadığı görülmektedir. Özellikle Suudi Arabistan’ın resmi dini olan İslam ve liderleri’nin etkisi, bölgedeki diğer ülkelerin de çoğunlukla İslami bir politika izlemesine neden oldu.

Mısır ve Suriye Bağımsızlığı

Mısır ve Suriye, bağımsızlık mücadelelerini sürdüren Arap devletlerindendir. Mısır, İngilizlerden bağımsızlık istemiyle çeşitli ayaklanmalar gerçekleştirdi. Bunlardan en önemlisi 1919’da gerçekleşen ayaklanmaydı. Mısır’ın ulusal lideri olan Muhammed Ali Cemal Paşa, 1919’da gerçekleştirilen ayaklanmada aktif rol oynadı. 1922’de İngilizler, Mısır’ı fiilen bağımsız bir devlet olarak kabul ettiler.

Suriye ise, Fransız mandası altında bulunuyordu ve 1925’te ulusal liderlerden Zeki el-Arsuzi önderliğinde bağımsızlık mücadelesine başladı. 1941’de ise Suriye, Fransız mandası altından kurtulduğunu ilan etti. Bu bağımsızlığın en önemli ismi ise Suriye Devlet Başkanı Şehit Hafız Esad’dır.

Gamal Abdül Nasser

Mısır devlet başkanı Gamal Abdül Nasser, 1956 yılında gerçekleştirdiği Süveyş Kanalı Ulusallaştırması ile Arap dünyasının bir kahramanı haline geldi. Pan-Arabizm hareketinin liderlerinden biri olan Nasser, Mısır’ı modernleştirme ve Arap ülkeleri arasında birlik sağlama hedefleriyle öne çıktı. Siyonist İsrail’e karşı mücadele ve Batı emperyalizmine karşı ortak bir cephe oluşturma amaçlarıyla diğer Arap ülkeleriyle işbirliği yaptı.

Nasser, İsrail ile birkaç kez savaşa girdi ve Pan-Arabizmin hayallerini gerçekleştirmeyi başaracaklarına inanıyordu. Ancak, 1967’de gerçekleşen Altı Gün Savaşı sonrası, Nasser’in liderliğindeki Mısır yenilgiye uğradı ve Pan-Arabizm hareketi de çöküşe geçti.

Yine de, Nasser hala Arap dünyasında büyük bir saygı görüyor ve modern Mısır’ın babası olarak hatırlanıyor. Onun liderliği altında Mısır’da birçok reform gerçekleştirildi ve Arap dünyasında birlik hayalleri canlandırıldı.

Baas Partisi

Baas Partisi, Suriye ve Irak’ta etkili olan pan-Arabizm ideolojisine dayalı bir siyasi parti olarak kurulmuştur. Arap milliyetçiliği ve sosyalizmin birleşimi olarak tanımlanan parti, Arap ülkelerinin birleşmesi ve bağımsızlığı için çalışmıştır. Parti, Arap dünyasında önemli bir siyasi güç olarak kabul edilmiştir. Suriye’de iki kez iktidara gelirken, Irak’ta ise 1963 askeri darbesiyle iktidara gelmiştir.

  • Baas Partisi, Arap milliyetçiliğinden ve sosyalizmden kaynaklanan bir ulusal ideolojiye sahipti.
  • Partinin önceliği, Arap devletleri arasındaki birlik ve bağımsızlık mücadelesi idi.
  • Siyasi arenada etkili olan parti, Suriye ve Irak gibi Arap ülkelerinde yaygın bir destek bulmuştur.
  • Partinin liderleri, Suriye’de Hafız Esad ve oğlu Beşar Esad, Irak’ta ise Saddam Hüseyin’di.

Filistin İçin Mücadele

Filistin mücadelesi, 20. yüzyılın en uzun süren ulusal hareketlerinden biridir. Filistin topraklarındaki mücadele, 1948’de İsrail’in kuruluşundan bu yana devam etmektedir. İsrail-Filistin çatışmaları ve büyük ölçüde keyfi yer değiştirmelere neden olan sınır anlaşmazlıkları, yıkıcı etkileri üzerinde ortaya çıkmaktadır.

Filistin davası, İsrail’in Filistin topraklarına yerleşmesine karşı olan Arapların birleştiği bir mücadeledir. Bu mücadele, Birinci İntifada (1987-1993) ve İkinci İntifada (2000-2005) gibi dönemlerde şiddet oluşumlarına yol açtı.

Filistin’deki mücadele, özellikle Fetih ve Hamas adlı Filistinli grupların İsrail’e karşı gerçekleştirdiği mücadelelerle yoğunlaştı. Fetih, İsrail ve Filistin arasında Oslo Anlaşması’nın imzalanmasına yardımcı oldu. Ancak, Hamas İsrail karşıtı bir konumda olduğu gibi, kendi kendine yöneten Gazze Şeridi’nde hala İsrail’e karşı saldırılar düzenlemektedir.

Günümüzde Filistin-İsrail çatışması halen devam etmektedir. Bu çatışmaların sona erdirilmesi için diplomatik çözümler sağlanmaya çalışılmaktadır. Ancak, uzun vadeli kalıcı bir çözüm bulunması, tarihi ve politik birçok faktörden kaynaklı zor bir işlemdir.

Fetih Hareketi

Fetih Hareketi, Filistin merkezli bir ulusal harekettir ve İsrail’e karşı gerçekleştirdiği mücadelelerle tanınır. Fetih Hareketi, Ulusal Kurtuluş Hareketi ismiyle 1950’li yıllarda kurulmuştur ve Lideri Yaser Arafat’ın önderliğinde Filistin devletinin kurulmasını amaçlamıştır. Fetih Hareketi, İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesine karşı şiddetli bir şekilde mücadele etmiştir. Hareket, İsrail’e karşı çeşitli silahlı saldırılar gerçekleştirmiş ve 1960’larda İsrail’de gerçekleştirilen Munich Olimpiyatlarına da bir saldırı düzenlemişlerdir.

Fetih Hareketi, 1980’li yıllarda siyasi bir partinin oluşumuyla da harekete dönüşmüştür. Filistin Ulusal Yönetimi’nin oluşturulmasında da önemli bir rol oynamıştır. Fetih Hareketi, Hamas ile Filistin yönetimi arasındaki çatışmalarda da yer almıştır. Bununla birlikte, hareket, İsrail-Filistin çatışmalarında yitirdiği destekler sebebiyle, son yıllarda siyasi meydanda daha az aktif hale gelmiştir.

Üye sayısı milyonları bulan Fetih Hareketi, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde güçlü bir şekilde varlığını sürdürmektedir ve hala Filistin devletinin kurulmasını savunmaktadır.

Hamas

Filistin’de İsrail’e karşı gerçekleştirilen mücadelelerden biri de İslami hareket Hamas tarafından sürdürülmektedir. Hamas, Filistin’deki Siyonist işgaline karşı mücadele etmektedir ve silahlı eylemler gerçekleştirerek bu mücadelesini sürdürmektedir.

Hamas’ın temel amacı Filistin’in özgürlüğünü ve bağımsızlığını sağlamaktır. Bu hedef doğrultusunda Hamas, İsrail işgaline karşı saldırılar düzenlemekte ve Filistin’deki İslami hareketleri desteklemektedir.

2006 yılında düzenlenen Filistin seçimlerinde Hamas’ın zaferi, hareketin siyasi gücünü artırmıştır. Ancak bu durum, hareket ile İsrail arasında daha büyük bir çatışmayı beraberinde getirmiştir.

Hamas ve İsrail arasındaki çatışmalar, sivil halkın da etkisini göstermiştir ve birçok masum insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Hamas, İsrail’in bölgedeki varlığına karşı mücadelesini sürdürmektedir.

Ulusal Hareketlerin Yeni Dönemi

Arap Baharı hareketleri ile birlikte Orta Doğu’da yeni bir dönem başladı. Devrimler, birçok Arap ülkesinde halkın siyasi değişim ve reform talepleri için sokaklara döküldüğü bir dönemdi. Bu hareketlerin sonucu olarak, birçok Arap ülkesi politikalarını değiştirdi ve ulusal hareketlere daha fazla önem verilmeye başlandı. Bu dönemde, özellikle Suriye ve Yemen gibi ülkeler, sıkıntılı siyasi dönemler yaşarken, diğer ülkeler ise siyasi reformlara önem vererek halkın taleplerine yanıt vermeye çalıştı. Bu hareketlerin sonucunda, Orta Doğu’daki siyasi harita önemli ölçüde değişti ve ülkelerin bağımsızlık mücadelesi için yeni bir dönem başladı.

Yorum yapın